12 Kasım 2018 Pazartesi

 

anların beraberinde anıları getirdiği bir yerdeyim.
farkındalığımın avuçlarında, sıkmadığı zamanlar için şükranlarımı sunuyorum.
inşa etmeye başladığım birden fazla gecekondu var. 
hepsi yarım ve kırık tuğlaları. tekin bir semtte değilim.
geçmişin kuşları hep gökyüzünde, her gerçekten gülümsediğimde.

ayak tabanlarım yere sert bassa da kendime taktığım çelmeleri unutamıyorum.
unutmamak lanet de unutamadıklarımız değil mi?
sardığım insanlardan bazıları parmağımdaki kesiğe damlayan çöp suyu gibi.
memnuniyetsizliğin eseriyim, yaşamak yine çok zahmetli.
alnındaki her ter damlası kadar gözyaşım var.

beynimde ötüşen ve uçuşan kuşlar! sizi sevsem mi, sevmesem mi?
kovalasam mı, beslesem mi? 
benim için misiniz, karanlığım için mi?
kuşlarımla nasıl başa çıkabilirim?
unutulmuş, dişlerimi sıktırmış, çenemi sıkıştırmış, dökülememiş gözyaşlarım.

kollarımı açıp beklediğim yüzyıllık yağmur,
ilk damlasını suratıma bir ok gibi sapladı.
ayak tabanlarım uyuşup kendini kaybedinceye dek
sert basmaya devam edeceğim yolumdaki her şeye.
kuşlarımı serbest bırakacağım, zaten kafeslememiştim de...

midemdeki şu çirkin ağrı. 
yapayalnız boğulurken aradığım kollar, dudaklar...
korkudan titreyerek kaçarken kendimi düşürdüğüm kuşlar,
hep farklı.
kendimi antika bir halıya sarıp maktül taklidi yapmayı planlıyorum.
reddedilemeyecek maktülün ilaçlarını getirin!






Kasım 2018 










  göğsümdeki bu dingin ağrıyı nasıl tarif ederim bilmem. göz bebeklerimin sana bakınca aldığı maksimal büyüklüğü ölçemem. defalarca kez sonu...