Böylesine karmaşık bir ilişki ağı içerisinde olmaktan derin bir rahatsızlık duyuyorum.
Hayatımda düzenli aralıklarla iletişim kurduğum kişi sayısı o kadar az ki. Buna rağmen söz konusu kişilerin bana verdiği yük ve rahatsızlık bazen dayanılmaz hale geliyor. Altın toplayan madenci oyunu vardı, küçükken çok oynardım. İrili ufaklı altınları halat sallayarak toplardık. Hepsini toplamak isterdim. Kayalıkları tüm madenden temizlemek isterdim. Şimdi de benzerini yapıyorum, her şeyi çözmek istiyorum. Bütün pürüzleri gidermek istiyorum. Ortalığı toparlamak, hayatımdaki insanları dertlerinden arındırmak istiyorum. Ama işte o madenleri topraktan aldıktan sonra nasıl taşıyacağımı hiç hesap etmiyorum. Oradan buradan topladığım o yüklerle yola nasıl devam ederim bilmiyorum. Sürekli güçlenmek zorundayım. Ya da sürekli güçlü görünmek zorundayım. Güçlü görünme sorumluluğumu üzerimden bir türlü atamıyorum. Aslında kendime dönüp baktığımda çok da güçlü olmadığımı görüyor ve hayal kırıklığına uğruyorum ama yine de kendime karşı rol yapmayı bırakamıyorum.
Hem yalnızlıkla barışamıyor hem de insanlarla olmaktan çok çabuk sıkılıyorum. Ruhumu bir türlü tatmin edemiyorum. Kendime fanteziler yaratıp bir süre o şekilde var oluyorum. Sonra
Sonra acımasız gerçeklikle yüzleşmem gerektiğini fark ediyorum. Sopsoğuk ve karanlık bir koridorda günlerce yürümek zorunda kalıyorum. Ses çıkarmamak için yavaşça. Ve ağlamadan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder